Değerli Toplum Üyelerimiz,
Türk kökenli Avustralya Diplomatı hakkın rahmetine kavuştu.
Dün akşam geç saatte Sayın Selçuk Cemal’in 7 Aralık 2020 tarihinde vefat ettiğini duydum ve çok üzüldüm. O benim bir kardeşim ağabeyim gibi idi.
Peki, Sayın Selçuk Cemal kim idi ve ne yaptı. Kıbrıs doğumlu Selçuk bey İngiltere ve Avustralya Universitelerinde yüksek tahsilini tamamladıktan sonra, Göçmen dairesinde (Immigration da) iş aldı ve uzun yıllar Canberra’ daki Immigration Departmeninde Director/Assistant Director olarak çalıştı ve Diplomat oldu. İş arkadaşları ve iş alanında ismi Sel Djemal diye biliniyordu. (Sel Selcuk isminin kısaltılmış hali, Cemal ismi de İngilizler tarafından Djemal diye yazılıyordu). Chilli, Spain, Mauritius gibi birçok ülkelerde Avustralya Diplomatı olarak çalıştı. O zamanlar Avustralyada ‘White Australia Policy’ diye bir yasa vardı ve siyah tenli insanların ülkelerinden göçmen alınmazdı. Bu yasa 1973 yılına kadar sürdü. Sayın Selçuk Cemal 1960 yıllarında buraya Italyadan, Yunanistandan ve diğer Avrupa ülkelerinden kafile kafile göçmen gelirken, Immigration Bakanına şu soruyu sordu ‘neden Türkiyeden göçmen almıyorsunuz’? Aldığı cevap şu oldu; ‘Türkler siyah tenli insanlar, Araplar gibi, o yüzden yasaya aykırı olur’. Milletine yardım etmek istiyen Selçuk bey, o zamanın Dışişleri bakanını alıp hemen Türkiyeye gitti, ona bilhassa Türklerin siyah tenli olmadığını ispat etmek için. Zeki olan bu saygıdeğer kişi, Bakanı bizzat Karadeniz tarafına götürdü hem oranın bol yeşil doğasını, hem de daha sarışın olan halkını görsün diye. Aradan birkaç hafta geçmeden Avustralya ve Türkiye arasında göç anlaşması imzalanmış oldu ve 1968 de Türklerin Avustralyaya gelmesi için kapıyı o açtı diyebiliriz.
1980 lerin başında Selçuk bey Adelaide’deki Immigration’da görev aldı ve bizler yani Adelaide’de uzun yıllar yaşayan arkadaşlar onu o zaman tanımış olduk. İlk tanışmamızda Kıbrısta kimin nereli olduğu ortaya çıkınca uzaktan akraba bile sayılıyorduk. Onun amcasının kızı, benim kuzenimle evlendiği ortaya çıktı. Enistesi de Ortaokul yıllarımda Matamatik öğretmenim idi. Aramızda çok sağlam bir arkadaşlık bağı oluştu.
1984 – 85 gibi yıllarda Ankaradaki Avustralya elçiliğinde iş imkanı açıldı. Gitmek için çok istekli olmasına rağmen, hayır sizin için conflict of Interest olur dediler. Onu kimse durduramazdı. Hemen uçağı alıp, Canberra’ya gitti ve dışişleri bakanı ile görüşüp ona Türkiyede kendisinin Australyayı temsil ederse daha iyi olacağını etraflıca anlattı. Aradan çok geçmeden Ankaraya gönderildi. Ankarada Haccettepe Universitesi kütüphanesinde görevli Eda isimli çok güzel bir bayan ile evlendi. 4-5 yıl görevden sonra Mersin’e yakın bir köy kenarında, tam denizin önünde, arkası çam ağaçları olan bir arsa üzerine güzel bir ev inşa ederek emekli oldu. 1989 yılında bana, kızıma ve oğluma o güzel evde 2 hafta kadar tatil yapmak kısmet oldu. O evde birçok Avustralya diplomatlarını misafir etti ve o aralar köyün kralı gibi bir hayat yaşadı.
Aramızda çok güzel sohbetler oluyordu. Bunu da yazmadan geçemiyeceğim. Köy imamı Selçuk beye devamlı Camiye gitmesi için israr ediyormuş. Bir gün o da bir Cuma günü gitmeye karar vermis. İmam namazdan sonra halka Hıristiyanların çok kötü olduğunu, Allah onları cehennemde yakacağını vs anlatmış. En sonunda herkes dağılırken, Imam gelip ona ‘nasıl beğendiniz mi?, haftaya yine bekliyorum’ demiş. Selçuk beyin cevabı da şu olmuş ‘Camide yaktığın ışığı, elinde tuttuğun mikrofunu o gavur dediğin insanlar icad etti, ve onlar cehennemde yanacak, senin müslüman dediklerin bazı tembel tembel kahvede oturanlar da cennete gidecek, öyle me? Kendini geliştir biraz hoca, insanlara sevgiyi, saygıyı ve eşitliği öğret, din ayırımı yapma’ demiş.
Sonraları Avustralyaya (Adelaide’e) gelip yerleştiler, daha sonra Kıbrıs, en sonunda Eda hanımla evlilikleri sona erdi ve yalnız başına Tasmania daki birinci evliliğinden olan kızının yanına gidip hayatına devam etti. Bana her yıl ilk yılbaşı kartını gönderen o oluyordu. Kartın içi sanki bir şiir gibi Ingilizce olarak yazılırdı ve buradaki tanıdık ve arkadaşlarına hep selam ve sevgiler gönderiyordu.
Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın.
Tanya A. Kaplan